kızgınlık üzerine

Bugün özellikle kızgınlık üzerine yazmak istedim. Çünkü kızgınım.İnsanlarla etkin iletişim kurabilmek için ilk adım anlamak, ikincisi de anlatmaktır. Çok basit bir şekilde etkili iletişim anlaşmak üzerine inşa edilmiştir. Anlaşmak için kişi önce kendini, sonra karşısındaki kişiyi anlamalı; daha sonra da duygu ve düşüncelerini ona etkili bir biçimde anlatabilmelidir. Kızgınım çünkü insanlar genel anlamda çıkarları doğrultusunda herşeyi çarpıtma eğilimleri var .İşlerine geldiği gibi yorumlama eğilimleri var .Çıkar ilişkisinin etkisi kapsamında daha çok fayda veya başarı geleceğine daha çok çaba harcanabiliyor veya hatalarına karşı çok daha müsamaha gösterilebiliyor. Hayatın adaletsiz olduğunu ,insanoğlunun bencil olduğunu ,çıkarcı olduğunu biliyorum. İçimdeki gerçekçi kişilik neden hala bu tarz meselelere kızdığımı veya şaşırdığıma inanamıyor. Diğer hayalci bense hala umut ,hala insanlık için hayalleri ve inançları var . Aslında hayata karşı son derece pragmatist yaklaşmak lazım. Ama bunun insanı sadece geçici süre mutlu edeceğini söyleyebilirim. İnsanlardaki iç ses aslında bütün doğruları biliyor. Yalan söyleme, eşini aldatma, insanları kandırma, çalma,sahtekarlık yapma diye iç sesimiz hep bizi uyarıyor. Ama çoğu zaman göz ardı etme eğilimimiz vardır. Şeytana uydum vallahi aklımdan bile geçmiyordu diye bütün suçu aslında suçu olmayan bir varlığa yükleriz.
Hareketlerimizin sorumluluğunu üstlenmeniz dileğiyle

Yorum bırakın